Türkiye'yi Neden Seviyorum?
Evet, şu sıralar Türkiye hakkında ileri geri söylenen pek çok şeye karşı çıkıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni seviyorum. Bu yazıyı özellikle Türkçe yazıyorum ve sizlerin de türlü zorluklara rağmen neden Türkiye’yi sevmeniz gerektiğini anlatmak için yazıyorum. 22 başlık ve nedenle Türkiye’yi neden sevdiğimi ve insanların bazı davranışlarına getirmiş olduğum eleştirileri belirttim. “Türkiye’yi sevmemek” modasını bir operasyon ürünü olarak görüyorum. Bazı medya ve sosyal medya platformları üzerinden yaratılan olumsuz algılar, aslında bazı psikolojik operasyonların bir parçasıdır. Günümüzde enflasyon gibi bir sorun dahil her yerde –Türkiye’de olduğundan daha az olsa da- mevcuttur ancak sosyal medyada, konut, enflasyon ve diğer sorunların yalnızca Türkiye’de olduğunu ima eden gönderiler mevcuttur.Bu tür operasyonlar, toplumun moralini bozmak ve ülkenin iç huzurunu sarsmak amacı taşır. Türkiye’yi sevmemek, modaya uymaktan ziyade bilinçli bir tercihle yapılmalıdır.
Erdoğan hükümetinin doğruları sanılandan çok daha fazla. Her hükümet gibi hataları olabilir, ancak yaptıkları olumlu icraatları da görmezden gelemeyiz. Bu doğrular, Türkiye’nin geleceği için önemli adımlardır.
Yükselme dönemindeki her devlet sıkıntı çekmiştir. Almanya gibi birçok ülke, ekonomik ve toplumsal zorluklardan geçerek bugünkü konumuna gelmiştir. Türkiye de bu süreçlerden geçiyor ve bu durum gelişmiş bir ülke olmanın doğal bir parçasıdır. Tarih boyunca büyük devletler, ekonomik, siyasi veya askeri bazı büyük zorluklarla yüzleşmiş ve bu zorlukların üstesinden gelerek güçlenmişlerdir.
Türkiye’den nefret edip Atatürk’ü sevme oksimoronuna kapılmayalım. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur ve Türkiye sevgisi, onun mirasına sahip çıkmakla başlar. Atatürk’ün idealleri ve kurduğu ülke, bugün de yaşatılması gereken değerlerdir. Bu iki kavram birbiriyle çelişmez, aksine birbirini tamamlar.
Finanstan anlamadan para biriktirmeniz zor. Finansal okuryazarlık, bireylerin ekonomik olarak daha güçlü olmalarını sağlar. Para yönetimi, yatırım yapma ve tasarruf etme gibi konularda bilgi sahibi olmak, bireylerin maddi güvenliğini artırır ve geleceğe daha güvenle bakmalarını sağlar.
Birikim yapmayan emekli kesimin şikayeti. Emeklilik döneminde maddi zorluk yaşamamak için genç yaşta birikim yapmanın önemi büyüktür. Emekli olduğunda rahat bir yaşam sürmek isteyenlerin, aktif çalışma dönemlerinde tasarruf ve yatırım yapmaları gerekir. Bu, gelecekteki finansal bağımsızlığın anahtarıdır.
Yatırımın küçüğü ve büyüğü olmaz. Küçük yatırımlar, uzun vadede büyük getiriler sağlayabilir. Her yatırım değerlidir. Yatırım yaparken miktarına değil, uzun vadede getireceği faydaya odaklanmak gerekir. Küçük adımlar bile zamanla büyük başarılar getirir.
Türkiye’ye güvenmeyip yatırımınızı döviz olarak yaptınız, paranız 31 Mart’tan beri eriyor. Döviz yerine yerli yatırımlara yönelmek, ülke ekonomisine de katkı sağlar. Dövize yapılan yatırımlar, yabancı para birimlerinin dalgalanmalarına bağlı olarak risk taşır. Oysa yerli yatırım, hem bireysel kazanç sağlar hem de ülkenin ekonomik büyümesine destek olur.
Cumhur İttifakı, kolayca bozulabilecek bir ittifak değildir. Uzun vadeli stratejik hedeflere dayanan bir ittifaktır ve bu nedenle sağlam temellere sahiptir. İttifakın arkasındaki ideolojik ve politik uyum, onu güçlü kılar. İç ve dış baskılara rağmen, bu ittifakın devam etmesi, ülkenin siyasi istikrarı için önemlidir.
Milliyetçilik yalnızca milliyetçi şarkılar dinlemek değildir, görevini yapan herkes milliyetçidir. Ülkesine hizmet eden, vatandaşlık görevlerini yerine getiren herkes milliyetçidir. Milliyetçilik, sadece sözlerle değil, eylemlerle de gösterilir. Vergi ödemek, kurallara uymak, toplumun refahı için çalışmak da milliyetçiliğin bir parçasıdır.
Oy verdiğiniz CHP’nin altı okundan birisi de Milliyetçiliktir. CHP’nin de milliyetçilik ilkesi doğrultusunda hareket ettiğini unutmamak gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi, kurucu ideolojisi gereği milliyetçiliği benimsemiştir ve ülkenin birlik ve beraberliği için çalışmaktadır. Dolayısıyla, milliyetçilik sadece belirli partilere özgü bir değer değildir.
Devlet BAHÇELİ, Türkiye’nin kritik dönemlerinde sigorta görevindedir. Bahçeli, kritik dönemlerde devletin ve milletin yanında durarak denge unsuru olmuştur. Evet, Türkiye’nin gündelik hayatı çoğunlukla kriz ve kaos içerisindedir çünkü Anadolu coğrafyası, krize müsaittir. Devlet Bahçeli’nin liderliği, özellikle kritik zamanlarda ülkenin istikrarını korumak için önemli bir rol oynamaktadır.
Ekonomik kriz telefonu her sene yenileyememek değil, 24 saat elektrikten mahrum kalmaktır. Kısaca bahsedeyim, şu anda gece 3’te de ışığınız yanıyor mu? Evet. Bu durumda ekonomik krizde değiliz. Peki ne zaman ekonomik krizde oluruz? 24 saat elektrik hizmeti alamadığınız zaman. Gerçek bir ekonomik kriz, temel ihtiyaçların karşılanamadığı durumlarda ortaya çıkar. Elektrik, su ve gıda gibi temel hizmetlerin aksaması, ciddi bir krizin göstergesidir.
Muhaliflik seviyeniz, gözünüzü bazen kör etmektedir. Dostlar, muhalif kesimin oy vermiş olduğu bir partinin eski genel başkanı, bir zamanlar kapatılan bir FETÖ televizyonunun yöneticileriyle yakın ilişki içindeydi. Bu tür bağları görmezden gelmek ve eleştiriyi sadece bir yöne yönlendirmek, objektif bir değerlendirme yapmayı engeller. Muhaliflik yaparken, her iki tarafın da eksik ve yanlışlarını görmek önemlidir.
Hayır, Arap sermayesini gözlemek “Arapçılık” değildir. Türkiye’ye yapılan yabancı yatırımları takip etmek, ekonomik kalkınmanın bir gereğidir ve ulusal çıkarlar doğrultusunda değerlendirilmelidir. Arap sermayesi, Türkiye’nin ekonomik büyümesine katkı sağlayabilecek potansiyel yatırım kaynaklarından biridir. Bu sermayeyi çekmek ve değerlendirmek, ülkenin kalkınması için stratejik bir adım olabilir.
Arapçılık kötü bir şey de değildir. Arap kültürü ve ekonomisi ile ilişki kurmak, Türkiye’nin bölgesel gücünü artırabilir ve kültürel zenginlik katabilir. Arap ülkeleri ile kurulan ticari ve kültürel ilişkiler, karşılıklı fayda sağlar. Bu ilişkiler, Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisini artırabilir ve bölgesel işbirliğini güçlendirebilir.
Endişelenmeyin, Türkiye’ye şeriat gelmeyecek. Gelirinin bir kısmı turizmden kaynaklanan bir ülkeye şeriat gelmez. Türkiye’nin laik yapısı ve turizm sektörü, şeriat düzeninin gelmesini engeller. Türkiye, çeşitli dini inançlara ve yaşam tarzlarına hoşgörülü bir ülkedir. Turizm, ekonominin önemli bir parçasıdır ve bu sektörü korumak için laik düzenin devamı gereklidir.
Fikriniz var ancak fikirleriniz büyük oranda çevrenizden duyduklarınızdan ötürü var. Bir düşünün, fikirleriniz nelerden etkileniyor? Sahibini bile tanımadığınız sosyal medya haber kanallarından. Kendi araştırmalarınızı yaparak, objektif bilgiye ulaşmalısınız. Fikirlerimizi oluştururken, güvenilir kaynaklardan bilgi edinmek ve farklı bakış açılarını değerlendirmek önemlidir. Sosyal medyanın manipülatif etkisinden kaçınmak için eleştirel düşünce geliştirmeliyiz.
Akşama kadar boş işlerde bulunup “bu ülke bana fırsat vermedi” demek komiktir. Kendi çabasıyla bir şeyler yapmadan şikayet edenler, aslında potansiyellerini değerlendiremeyenlerdir. Türkiye, birçok fırsat sunan bir ülkedir. Eğitim, iş ve girişimcilik alanlarında sunulan imkanları değerlendirmek, kişisel gelişim ve başarı için gereklidir. Şikayet etmek yerine, bu fırsatları değerlendirmek gerekir.
Türkiye’yi sevmemek havalı geliyor lakin öyle değil. Biliyorum, “Abi Türkiye’de yaşanmaz ya!” demek sizlere çok havalı geliyor olabilir. Türkiye’yi sevmemek ana akım bir şey, bunun da farkındayız. Ancak bu moda söylemler, ülkenin gerçek değerlerini görmezden gelmek anlamına gelir. Türkiye’nin tarihi, kültürü ve insanları, sevgiye ve saygıya layıktır. Ülkeyi eleştirirken, onun güzelliklerini ve değerlerini de unutmamak gerekir.
Bazılarınızın mütedeyyin düşmanlığı çok yüksek seviyede. Sosyal medyada bir hanımefendi gördüm. Tesettürlüydü ve günümüz zamanında dini yaşamanın ne kadar zor olduğundan bahsediyordu. Kendine “demokrasiyi savunan kişi” diyeceğini tahmin ettiğim birçok kişi o sosyal medya gönderisinin altına “ninja” ve “bombacı” yakıştırması yapmışlardı. Ellerinden gelen ilk fırsatta dine saldırıyorlar, mütedeyyinler kendine oy vermediğinde ise “koyun” benzetmesi yapıyorlar. Bu durum ikilem değil midir? Dini inançlara ve yaşam tarzlarına saygı göstermek, demokratik bir toplumun gereğidir. Farklı inanç ve yaşam tarzlarına sahip insanların bir arada barış içinde yaşaması, toplumsal huzurun anahtarıdır. Bu nedenle, birbirimize saygı göstermeli ve önyargılarımızı aşmalıyız. Sonuç olarak, Türkiye’yi sevmenin, yaşadığımız zorluklar ve karşılaştığımız eleştiriler ışığında, bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Tarihimize, kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkarak, birlikte daha güçlü bir geleceğe yürüyebiliriz. Bu yazıyı çeşitli argümanlara karşılık yazmış bulundum. Türkiye bizim evimizdir ve evimizi sevmek, ona sahip çıkmak hepimizin görevidir.